Home Faaliyetler Basın Açıklamaları “Güvenlik Soruşturması Ve Arşiv Araştırması” Kanun Teklifi Anayasaya Aykırıdır!

“Güvenlik Soruşturması Ve Arşiv Araştırması” Kanun Teklifi Anayasaya Aykırıdır!

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 64 milletvekili tarafından imzalanan, 19 Haziran 2020 tarihinde TBMM Başkanlığı’na verilen “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması” kanun teklifi, TBMM Başkanlığı tarafından aynı gün İçişleri ve Adalet Komisyonlarına gönderilmişti. İçişleri Komisyonu tarafından hızla görüşülen ve oy çokluğu ile kabul edilen teklif 1 Temmuz 2020 tarihinde TBMM Genel Kuruluna gönderilmişti. 10 ay boyunca gündeme alınmayan yasa teklifi, 31 Mart 2021 tarihinde toplanan Genel Kurul’un birinci sırasına getirildi.  Genel görüşmelerin tamamlanmasının ardından maddelerin görüşülmesi oylanmış ve oy çokluğu ile reddedilmiş olmasına rağmen, usul eksikliği ileri sürülerek oylama yok sayıldı ve 1 Nisan 2021 tarihinde tekrar oylandı ve maddelerin görüşülmesi oy çokluğu ile kabul edildi.

TBMM Genel Kurulunda görüşülecek olan bu kanun teklifinin, insan hak ve özgürlükleri bakımından son derece ağır sonuçlar doğuracağı çok açıktır. Kamu hizmetine girme hakkı, Anayasa’da sınırları serbestlik, eşitlik ve görevin gerektirdiği nitelikler ile çizilmiş, her yurttaşın sahip olduğu temel bir haktır. Anayasa’nın ilgili maddesinde getirilen sınırlamanın ötesinde bir sınırlamanın getirilmesi bu hakkı kullanılmaz bir hale getirecektir.

Kanun Teklifi ile Anayasa’nın getirdiği güvencelere ve kamu yararının sağlanması için temel ölçüt olan liyakat ilkesine aykırı olarak kamu hizmetine girecekler için iki ayrı kategori olarak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması öngörülmektedir. Arşiv araştırması kamu hizmetine girecek herkes için düzenlenmiştir ve memuriyete girme koşulların çok ötesinde bir araştırmayı içermektedir. Adli sicil kaydı ile sınırlı kalmayan araştırma, hukuk aleminde sonuç doğurmaması bir güvence olarak öngörülmüş erteleme ve hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararlarından kişi hakkında devam eden ya da kesinleşmiş soruşturma ya da kovuşturmaların dayandığı olgulara kadar uzanmaktadır. OHAL döneminde binlerce uygulaması görülen soruşturmanın tamamlanmaması ya da beraat kararlarına karşın soruşturmaların dayandığı olguların sonuç doğurması, kamu görevine girecek herkes için uygulanmak istenmektedir.

Kanun teklifi bu haliyle kamu görevlilerin seçiminde partileşmeye kapı açacak bir yolu benimsemektedir.

Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi devasa bir devlet teşkilatına sahip olan Türkiye’de çok geniş bir kesimi etkileyecek, yarattığı sakıncalılık kategorisi ile en temel yurttaşlık haklarından olan kamu hizmetine girme hakkının özünü ortadan kaldıracak niteliktedir.

Kamu hizmetinin amacı kamu yararıdır. Kamu hizmeti görmek üzere görevlendirilecek kişilerin de kamu yararı ilkesi çerçevesinin dışında bir değerlendirmeye tabi tutulmaması gerekir. Anayasa’nın 70. Maddesinde getirilen kamu hizmetine girmede hizmetin gerekleri koşulu da buna yönelik olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla kişinin kusuru ile kamu hizmetinin gerekleri arasında bir bağ kurmadan kamu hizmetine girme hakkına getirilecek her kısıtlama anayasanın sistematik yorumu bakımından anayasaya aykırı olacaktır.

İnsan hakları ihlallerine neden olacak ve insan onurunu zedeleyecek bu teklif kabul edilmemelidir!

Kamu Barışını tehdit altına alan bu teklif geri çekilmelidir!

KAMU BARIŞINI TEHDİT ALTINA ALAN BU TEKLİF GERİ ÇEKİLMELİDİR! ÇÜNKÜ

  1. OHAL UYGULAMALARININ DEVAMI NİTELİĞİNDEDİR.
  • Birçok kurum için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması düzenlemesi OHAL kararnameleri ile getirilmiştir. Devlet memurları kanununa eklene ve daha sonra AYM tarafından iptal edilen 48.maddesinin 8 bendi de ilk olarak OHAL kararnamesi ile konulmuştur.
  • Tüm kamu görevlileri için, devlet memurluğuna girişe engel sayılamayacak olguların değerlendirme komisyonunun önüne götürülmesine ve Anayasanın 70. maddesindeki kamu hizmetine girme hakkının özünü ortadan kaldıracak keyfi davranışa olanak sağlamaktadır.
  • OHAL kararnameleriyle yaratılan iltisak, irtibat, eylem birliği gibi muğlak kavramların yarattığı “sakıncalılık” kategorisini süreklileştirmektedir.

 

  1. ANAYASA’YA AYKIRIDIR.
  • Anayasa’nın 13. Maddesi, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceğini düzenlemiştir. Sınırlama “Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” Anayasa’nın 70. Maddesinde yer alan kamu hizmetine girme hakkına ilişkin getirilen tek sınırlama kamu görevinin gerekleridir. Bunun ötesinde bir sınırlama getirilmesi Anayasa’ya aykırıdır.
  • Anayasanın 128 Maddesinde memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenmesi güvencesi getirilmiştir. Dolayısıyla özlük işlerini düzenleyen kurallar, kanun niteliğini taşımalı; belirli ve öngörülebilir olmalıdır. Mevcut kanun teklifinde, hem hazırlık aşamasına hem de işlem aşamasına ilişkin belirsizdir ve öngörülebilir değildir, esasa ilişkin hususlar yönetmeliğe bırakılmıştır.
  • Anayasanın 38. Maddesi, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” kuralını getirmiştir. Kesinleşmemiş soruşturma ve kovuşturmaların dayandığı olguların; erteleme ve HAGB kararlarının değerlendirme komisyonuna sunulacak olması Anayasa’nın 38. Maddesine açıkça aykırıdır.

 

  1. ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL KARARLARININ VE İHLAL KARARLARININ GEREKÇELERİ KARŞILAMAMAKTADIR.
  • Kanun teklifinin gerekçesinde Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun düzenleme yapma amacına atıf yapılmıştır. Ancak teklifin içeriği, AYM’nin verdiği kararlara rağmen AYM ve AİHM içtihatlarına aykırı bir ısrarı göstermektedir.
  • Değerlendirme komisyonunun yetki ve görevi belirsizdir.
  • Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına itiraz yolu belirtilmemiş, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının süre sınırı konmamıştır.
  • TCK’da bir güvence olarak getirilmiş erteleme ve HAGB kurallarının getirdiği güvenceler yok sayılmış, bunların sonuç doğuracak şekilde değerlendirme komisyonunun önüne sunulması öngörülmüştür.
  • Hangi suçların hangi kamu görevine girişte engel olarak görüleceği belirli değildir.
  • Sonuçlanmamış soruşturmalar ve kovuşturmalar dahil olmak üzere kişinin uğradığı soruşturma ve kovuşturmaların dayandığı olguların değerlendirme komisyonuna sunulması kuralı teklife konmuş ve bunun sonucuna ilişkin hiçbir düzenlemeye gidilmemiştir.

 

  1. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İÇTİHATLARINA AYKIRIDIR.
  • Kamu görevlilerinin istihdamında Devletlere bir takdir marjı tanımasına rağmen, bunun sınırları da AİHM içtihatlarında belirlenmiştir. Özellikle sınırlamanın görevin gerektirdiği niteliklerle ölçülü olması, araştırılacak verilerin ne kadar geriye gideceğinin yani süresinin belirli olması, (hakkın süresiz olarak engellenmesinin sözleşmeye aykırı olacağı) ve sınırlamanın demokratik bir toplumda gerekli olması gerekleri takdir marjının sınırlarını göstermek üzere belirlenmiştir. Teklif, görevin gerektirdiği niteliklerin yerine kamu hukukumuzda yeri olmayan sadakat esasını getirmekte, bunu da demokratik bir toplumda kabul edilmesi mümkün olmayan, belirsiz, içeriği tanımlanmamış iltisak ya da eylem birliği gibi kavramlar aracılığıyla düzenlemektedir.

 

  1. USUL BAKIMINDAN SORUNLAR YARATACAKTIR.
  • Güvenlik soruşturması kategorisinin hangi kurumlara ve personele uygulanacağı belirsizdir. Yapılan tanımda kamu kuruluşları dışında kamu hizmeti yürüten özel sektör kuruluşlarının kapsama alınıp alınmayacağı belli değildir. İş sözleşmesi ve çalışma özgürlüğü bakımından da muğlak bir alan yaratmaktadır. Bu muğlak alanın Cumhurbaşkanının çıkaracağı yönetmelikle belirleneceği belertilmiştir. Temel hak ve özgürlüklerle ilgili sınırlamalar yönetmelikle yapılmaz.
  • Güvenlik soruşturmasının yapılması öngörülen gizlilik dereceli birimler teklifte belirli değildir. Bu da Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılacak yönetmeliğe bırakılmıştır.
  • Kanun teklifinde güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yapacak birimlerin kuruma yorumsuz olarak bilgileri, ileteceği yazmaktadır. Bilgi sağlayan birimin, bir olgu havuzu içinden seçeceği olguların bizzat kendisi yorumdur. AYM kararlarının gerekçelerinde açıkça vurgulanmış ilkelere rağmen teklif bunun önünü açmaktadır.
  • Bilgi sağlayıcı birimler tarafından aktarılan bilgilerin nasıl sonuç bağlanacağına ilişkin “Değerlendirme Komisyonu”nu bağlayan genel ve geçerli hiçbir ölçüt kanun teklifinde tanımlanmamıştır. Değerlendirme Komisyonunun hangi ölçütlere dayanarak karar vereceğinin ötesinde bir karar ulaşıp ulaşmayacağı bile belli değildir. Kanun niteliği taşıyan kuralların böyle belirsizlikler taşıması, kanunilik ilkesine aykırıdır.
  • Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi devasa bir devlet teşkilatına sahip olan Türkiye’de çok geniş bir kesimi etkileyecek, yarattığı sakıncalılık kategorisi ile en temel yurttaşlık haklarından olan kamu hizmetine girme hakkının özünü ortadan kaldıracak niteliktedir.
  • Kamu hizmetine girecek herkes için yapılması öngörülen arşiv araştırması, Devlet Memurları Kanunu’nda yer alan koşulların ötesine geçmekte, yurttaşların kesinleşen ve kesinleşmemiş soruşturma ve kovuşturmaların dayandığı olguların, erteleme ve HAGB kararlarının kamu hizmetine girişte sonuç doğuracağını hükme bağlamaktadır. Bu olguların nasıl bir değerlendirmeye tabi tutulacağına ilişkin ise hiçbir güvence bulunmamaktadır. Güvenlik soruşturmasının yapılacağı kişiler bakımından araştırmaya konu olacak olguların yorumdan uzak olması mümkün değildir, mahal araştırmasında kişinin eşi ve birinci derece yakınları ile görevin gerekleri bağının nasıl kurulacağı belirsizdir. Değerlendirme komisyonunun bu olgularla ne yapacağına ilişkin hiçbir hüküm, güvence, belirlilik bulunmamakta; kanun teklifi tamamıyla keyfi bir uygulamanın yolunu açmaktadır.
  • Kanun teklifi bu haliyle kamu görevlilerin seçiminde partileşmeye kapı açacak bir yolu benimsemektedir.
  • Kamu hizmetinin amacı kamu yararıdır. Kamu hizmeti görmek üzere görevlendirilecek kişilerin de kamu yararı ilkesi çerçevesinin dışında bir değerlendirmeye tabi tutulmaması gerekir. Anayasa’nın 70. Maddesinde getirilen kamu hizmetine girmede hizmetin gerekleri koşulu da buna yönelik olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla kişinin kusuru ile kamu hizmetinin gerekleri arasında bir bağ kurmadan kamu hizmetine girme hakkına getirilecek her kısıtlama anayasanın sistematik yorumu bakımından anayasaya aykırı olacaktır.