Anadili En Temel Haktır, Yasaklanamaz, Sınırlandırılamaz!
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından, Uluslararası Anadil Günü adıyla 1999 yılında takvime alınan 21 Şubat tarihi, tüm dünyada anadili yasaklanan, sınırlandırılan ya da tasfiye edilmeye çalışan topluluklar, toplumlar için önemli bir gündür. Bugün vesilesiyle ulus-devletlerin tek tipçi ve asimilasyonist politikalarından dolayı, en doğal ve en temel insani haklarını, hak ettiği ölçüde kullanamayan insanlar seslerini bir kez daha duyurma imkânı bulurlar. Nitekim bu durum, ülkemiz için de geçerlidir.
Onlarca yıldır uygulana gelen yasakçı politikalarla, Türkçe dışındaki dillerin kamusal alandaki var olma hakkı gasp edilmiştir. Bu sadece bir dilin değil, o dili konuşan vatandaşların, halkların kimliğini, kişiliğini ve statü taleplerini reddetmek demektir. Varlığı tanınmayanlar, sadece inkâr edilmekle kalmamış, aynı zamanda yok olma tehlikesiyle de karşı karşıya bırakılmıştır. Nitekim UNESCO tarafından hazırlanan diller atlası, coğrafyamızda bazı dillerin artık yok olduğunu gösterirken; halen konuşulmakta olan Abazaca, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Romanca, Süryanice ve Batı Ermenicesi gibi dillerin ise açıkça tehlike altında bulunduğunu ortaya koymaktadır. Yine Abhazca, Adigece, Kabartayca-Çerkesçe ve Zazaca gibi diller de risk grubunda değerlendirilmektedir. Bunun anlamı önümüzdeki 100 yıllık zaman zarfında tehlike altındaki bu dillerden bazılarını konuşacak tek bir çocuk dahi kalmayacak demektir. Bu durumda devletin Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalarken çocukların eğitim, ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşatma ve kendi dilini kullanma haklarını içeren maddelerine koyduğu şerhi hâlâ kaldırmamış olmasının büyük bir payı olduğu unutulmamalıdır.Türkiye’de, başta Kürtçe olmak üzere hâlâ hiçbir dil, herhangi bir yasal statüye ve güvenceye hakkıyla kavuşturulmuş değildir. Başta kamu hizmetleri olmak üzere her alanda anadillerin kullanımı önündeki bütün yasaklar, sınırlandırılmalar kaldırılmak zorundadır. Toplumsal taleplerin karşılanması bağlamında atılması gereken en öncelikli adım ise “Anadilde Eğitim Hakkı”nın tanınmasıdır. Bu konuda son yıllarda geliştirilen seçmeli ders ya da özel okul gibi formüllerin yeterli görülmesi, kabul edilebilir gibi değildir. Bu hakkın sağlanabilmesi ve farklı anadillerde eğitim-öğretim yapılabilmesinin önünün açılması için Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kaldırılması da önem arz etmektedir. Bildiğiniz gibi bu kanun, eğitim sistemi üzerinde tüm yetkiyi devlet bürokrasisine bırakmakta, toplumun ise bu süreçte inisiyatif üstlenmesini engellemektedir. Bu sebeple eğitim kurumlarının kendi programlarını geliştirmesini, kendi kararlarını almasını da imkânsızlaştırmaktadır. Eğer diller yaşayacaksa, bunun için çocukların anadillerinde eğitim-öğretim görmelerinin rolü kesinlikle yadsınamaz. Bu sebeple HAK İNİSİYATİFİ olarak, anadilde eğitim hakkının tanınmasının ve farklı anadillerdeki eğitimin hayata geçirilebilmesi için Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kaldırılması talebinin ısrarlı takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygı ile duyururuz.
Hak İnisiyatifi