“İşkenceye Sıfır Tolerans” İlkesine Acilen Geri Dönülmelidir!
28 Şubat 2020 tarihinde çoğu öğrenci yaklaşık 50 kişi, “yeni Fetö yapılanması” iddiası ile Ankara’da gözaltına alınmış ve 4 günlük gözaltı süresi dolduktan sonra iki kez 4’er günlük uzatma alınarak toplam 12 gün gözaltında tutulmuşlardır. Ankara Sulh Ceza Hakimliği, gözaltına alınanlardan 15 kişiyi, 10 Mart tarihinde tutuklanmış ve geri kalanlar denetimli serbestlik ile bırakılmışlardır. Bu süre içinde, şüpheli avukatları görüşme esnasında işkence ve kötü muamele iddialarını öğrenmiş ve Ankara Barosundan destek talep etmişlerdir. Ankara Barosunun bu konuda tespit için görevlendirdiği avukat ise iddiaya göre, yaklaşık 2 saat bekletilmiş ve sonrasında işkenceye maruz kaldığını iddia eden sanıklarla görüştürülmemiş, avukatlara “sizin ne amaçla burada olduğunuzu biliyoruz, tutanağı nizamiyede tutup defolup gidin” denilmiştir. Bunun üzerine işkence ve kötü muamele iddiaları aşağıda belirtildiği üzere müdafi beyanlarına göre tutanakla kayıt altına alınmıştır. 06 Mart 2020 tarihli bu tutanakta işkence iddiasında bulunan iki zanlıdan birisi için; “6 kere mülakat adı altında görüşmeye götürüldüğünü, 3 marttaki görüşmeye ise gece 23.00-24.00 sırasında uykusundan uyandırılarak ana binaya götürüldüğünü, iç çamaşırı kalacak şekilde soyundurulup ters kelepçe yapılarak kafasına poşet geçirilip 30 sn. boyunca nefessiz bırakıldığını, bu işlemin 3-4 defa tekrar edildiğini, içerideki 5 polisten birisinin ellerine eldiven giyip, bir kerpeten göstererek ‘konuşmazsan tırnaklarını kerpeten ile çekeceğiz, üzerimize kan bulaşmasın’ diye tehdit edildiğini, diğer bir mülakat görüşmesinde ise karnının iki yanına ve çenesine yumruk atıldığı, ayağına basıldığı, tüm görüşmelerde sinkaflı küfürler ve aşağılayıcı ifadelerle kötü muamelede bulunduğu” belirtilmiş, diğer zanlı için ise; “her gün mülakat adı altında görüşmelere alındığı, 20 yıl hapiste kalacaksın, seni hücreye koyacaklar, şeklinde tehdit edildiğini, hasta olmasına rağmen ilaçlarını vermedikleri” belirtilmiştir.
Ankara Barosu’ndan işkence ve kötü muamele ihbarı üzerine görevlendirilen avukatın zanlılar ile görüştürülmemesi yasanın ihlalidir. Yine, iddiaya göre “bir korku filmi” formatında, gözaltındaki kişilere yaşatıldığı belirtilen olaylar oldukça vahimdir. Polis, hukuk devletinde yasayla belirtilen alanda hareket etmek mecburiyetindedir. Bu sınırların dışına çıkan yetkililere acilen görevden el çektirilmelidir. İşkence sadece şüphelilere karşı değil bütün topluma karşı işlenen bir suçtur.
Hakkında iddia bulunan kişiler, ancak hukuk çerçevesinde kalınarak sorgulanabilir. Bu kişiler hakkında somut suç delilleri varsa, bunlar dosyasına konulmalı ve yasal işlem yapılmalıdır. Sanıktan işkence ve kötü muamele yöntemleri ile delile ulaşmaya çalışmak, 1980’li yılları hatırlatan, keyfi ve zalim bir yöntemdir. Hukuki olan somut delillerden sanığa ulaşmak ve yasal işlem yapmaktır. İnsanlığın en kadim değerlerinden birisi, iddia edenin somut delillerle suçun ispat edilmesi ve şüpheli hakkında ceza kararı kesinleşinceye kadar kişinin masumiyetini esas alarak muamele edilmesidir.
Hükümet yeniden “İşkenceye sıfır tolerans” iradesini açıklamalı, bu ilkeye acilen geri dönmelidir. Emniyet personelinin masumiyet karinesini ihlal ederek ve işkenceyi meşru görerek şüphelilere muamele etmesinin masum görülmesi kabul edilemez. Ankara Emniyetinde bir kez daha işkence iddialarının dile gelmesi sonrasında hükümet acilen soruşturma açmalıdır. İşkence suçunu işleyen ve işkence yapılmasına göz yuman bütün yetkililer açığa alınmalı, suçluluğu anlaşılanlar görevden uzaklaştırılmalıdır.
Hak İnisiyatifi Derneği