Selahattin Demirtaş Hakkında Verilen AİHM Kararı Derhal Uygulanmalıdır
AİHM Demirtaş ve Demirhan Kararları Gecikmeksizin Uygulanmalıdır
Hukukun Üstünlüğü, Adaletin Tesisi İçin Kararların Derhal Yerine Getirilmesi Gerekmektedir
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Demirtaş/Türkiye (No. 2) ve Demirhan ve Diğerleri/Türkiye kararlarının Büyük Daire’ye gönderilmesi taleplerinin reddedilmesiyle birlikte, bu kararlar artık kesinleşmiştir.
Bu aşamadan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 46. maddesi uyarınca bu kararları derhal ve eksiksiz biçimde uygulama yükümlülüğü bulunmaktadır.
Demirtaş Kararında: Haksız Tutukluluğun Sona Erdirilmesi Gereklidir
AİHM, Demirtaş kararında Kobani davasında tutukluluğun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiğini, ayrıca tutuklamanın adil yargilanma hakkı kapsamında AİHS 5/1-3-4 ve siyasi saiklerle hakların kısıtlanması 18. madde kapsamında gerçekleştirildiğini tespit etmiştir.
Kararın kesinleşmiş olması, Selahattin Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması gerektiği anlamına gelmektedir.
Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi, sadece bireysel özgürlük hakkının değil, hukukun üstünlüğü ilkesinin de ağır biçimde ihlali sonucunu doğurur.
Demirhan ve Diğerleri Kararında: “Kanunsuz Ceza Olmaz” İlkesinin İhlali
AİHM, Demirhan ve Diğerleri/Türkiye kararında, aynen Yalçınkaya ilke kararında da belirtildiği üzere 2016 sonrasında uygulanan bazı cezaların kanunî dayanaklardan yoksun biçimde verildiğini, dolayısıyla AİHS’in 7. maddesi anlamında “kanunsuz ceza olmaz” (nullum crimen, nulla poena sine lege) ilkesinin ihlal edildiğini tespit etmiştir.
Bu karar, yalnızca başvuranlar bakımından değil, aynı hukuksal zeminde yargılanan tüm kişiler açısından emsal niteliktedir.
Dolayısıyla, bu kişiler hakkında yürütülen davalarda beraat kararları verilmesi, hukuk devleti ilkesinin gereğidir.
Tazminat ve Telafi Yükümlülüğü
Haksız tutukluluk, uzun yargılama ve kanunsuz cezalandırma nedeniyle mağdur olan kişilere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları uyarınca etkin tazminat ödenmesi gerekmektedir.
Bu tazminatlar sadece bireysel telafi aracı değil, aynı zamanda benzer ihlallerin tekrarını önlemeye yönelik yapısal bir yükümlülük niteliğindedir.
Mağdurların bir kısmının işlerini kaybetmiş olmaları, bu tazminatların kapsamlı biçimde değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Kararların Uygulanmamasının Sonuçları
AİHM kararlarının uygulanmaması, hem uluslararası yükümlülüklerin ihlali hem de Avrupa Konseyi üyeliği çerçevesinde yaptırım riskleri doğurabilir.
Bunun yanında, hukukun üstünlüğüne olan güvenin zedelenmesi, toplum ile devlet arasındaki güven bağlarını da zayıflatacaktır.
Bu nedenle, gecikmeksizin hukuka uygun adımların atılması, hem bireysel mağduriyetlerin giderilmesi hem de ülkemizin hukuk karnesinin iyileştirilmesi bakımından zorunludur.
Hak İnisiyatifi Derneği olarak, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerden doğan yükümlülükleri yerine getirmesini,
AİHM kararlarının tam ve gecikmeksizin uygulanmasını, mağdurların özgürlüklerinin iade edilmesini ve uğradıkları zararların tazmin edilmesini insan haklarının ve adaletin gereği olarak talep ediyoruz.
