Home Faaliyetler Basın Açıklamaları Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya Verilen Ceza ile İlgili Ortak Basın Açıklaması

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya Verilen Ceza ile İlgili Ortak Basın Açıklaması

Basına ve Kamuoyuna;

Dünya çapında saygın bir akademisyen, adli tıp uzmanı ve insan hakları savunucusu olan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, 2212 akademisyen ile birlikte imzaladığı “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı açıklama nedeniyle Terörle Mücadele Kanunu’nun propaganda suçunu düzenleyen 7/2. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle geçtiğimiz hafta İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırıldı.

1993-1996 yılları arasında Adli Tıp Uzmanları Derneği’nin (ATUD) Yönetim Kurulu Başkanlığı;  Türk Ceza Hukuku Derneği’nin kurucu üyeliği; 1996-1998 ve 2002-2004 dönemlerinde İstanbul Tabip Odası Genel Sekreterliği; 2006-2008 dönemi Türk Tabileri Birliği (TTB) Yüksek Onur Kurulu Üyeliği; 2006-2009 dönemi IRCT (International Rehabilitation Council for Torture Victims) Konsey Üyeliği yapan ve 2009’dan beri de Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütmekte olan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ ya verilen bu ceza sadece düşünce ve ifade özgürlüğünün ağır ihlali değil aynı zamanda kaygı verici bir şekilde insan hakları savunuculuğuna yönelik baskı oluşturma çabasıdır.

Çünkü mahkemenin hükmünde de ifade edildiği gibi, söz konusu cezanın gerekçesini Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancının imza attığı bildirinin yanı sıra ağır insan hakları ihlallerine ilişkin basına verdiği röportajlar ve hazırladığı raporlar oluşturmaktadır.

Tıpkı düşünce ve ifade özgürlüğünün korunmasına yönelik çabaları, hekimlik ve sağlık ortamına ilişkin ürettikleri nedeniyle TTB eski başkanlarından Prof. Dr. Gençay Gürsoy’a yapıldığı gibi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ ya da ısrarla sürdürmüş olduğu iyi hekimlik mücadelesi ve insan hakları savunuculuğu nedeniyle özel bir cezalandırma tarifesi uygulanmıştır.

Oysa şunu çok iyi biliyoruz ki, hak ihlallerinin tespiti ve belgelenmesi insan hakları savunucusu olmanın doğası gereği, olmazsa olmaz asli faaliyetidir. İhlallerin tespit ve belgeleme çalışmaları, bu ihlalleri önlemenin ötesinde, yol açtıkları mağduriyetlerin onarılarak giderebilmesini, en nihayetinde bir daha asla tekrarlanmamaları için cezasızlıkla mücadeleyi, dolayısıyla da adaleti tesis etmeyi mümkün kılar. Daha da ötesi, evrensel hukukun ilke ve normlarına göre insan haklarını korumanın ve ihlalleri önlemenin asli sorumlusu olan devletlere bu sorumluluklarını hatırlatma işlevi görür.

Başta Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi olmak üzere evrensel hukuk, bilgiyi arama, elde etme ve yayma özgürlüğünü de içeren düşünce ve ifade özgürlüğünün, bütün toplumlar için elzem ve demokratik devletin temeli olduğunu belirtir.

BM İnsan Hakları Komitesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin düşünce ve ifade özgürlüğünü düzenleyen 19. maddesi ile ilgili olarak yaptığı 34 Sayılı Genel Yorum’un 2. paragrafında “ifade özgürlüğü, insan haklarının geliştirilmesi ve korunması için elzem olan şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin hayata geçirilmesi için gerekli bir koşuldur.” der.

Başka bir deyişle, düşünce ve ifade özgürlüğü hakkının kullanılması insan hakları savunucularının insan haklarını geliştirmeye ve korumaya yönelik faaliyetleri için vazgeçilmezdir.

Benzer şekilde, BM İnsan Hakları Savunucuları Bildirgesi’nin 6. maddesinde de bireylerin insan haklarıyla ilgili bilgi sahibi olma, bilgi arama, edinme, alma ve saklama hakkı; insan haklarıyla ilgili özgürce yayın yapma, görüşlerini dile getirme ve yayma hakkı; insan haklarına uyulmasıyla ilgili inceleme yapma, tartışma yürütüme, kanaat geliştirme ve fikir sahibi olma hakkı ve insan hakları sorunlarıyla ilgili kamuoyunun dikkatini çekme hakkı güçlü bir şekilde teyit edilir.

Aktarılan tüm bu yorum ve değerlendirmeler ışığında şunu kesin bir şekilde ifade edebiliriz ki, hak ihlallerinin tespit ve belgelenmesi faaliyetlerini, insan haklarını koruma ve geliştirmenin koşulu olan düşünce ifade özgürlüğünü ve iyi hekimliği kriminalize etme çabaları hiçbir şekilde kabul edilemez. İnsan haklarını ve barışı savunmak suç değildir.

TİHV başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile TTB nin eski başkanları Prof. Dr. Gencay Gürsoy, Prof. Dr. Özdemir Aktan başta olmak üzere, bu toplumun vicdanı ve yüz akı olan, hakikat arayışındaki barış akademisyenleri hakkında açılan tüm adli ve idari soruşturma ve kovuşturmalar derhal son bulmalı, açılan davalar tüm sonuçlarıyla birlikte düşürülmelidir.

Hakikate tanıklık eden, hakikatin kaydını tutan ve onu görünür kılmak için zorbalığa direnen vicdanın sesi, barış ve insan hakları savunuculuğu cezalandırılamaz!

Saygılarımızla,

İzmir Tabip Odası

İzmir Barosu

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası İzmir Şubesi,

Çağdaş Hukukçular Derneği

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği

İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi

İnsan Hakları Gündemi Derneği

Halklararası Dayanışma Köprüsü Derneği

Hak İnisiyatifi İzmir   

İMECE Dostluk ve Dayanışma Derneği

Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliği