Home Faaliyetler Basın Açıklamaları Soma Maden İşçilerinin Yürüyüşü Engellenmemeli, İşçilerin Gaspedilmiş Hakları Verilmelidir!

Soma Maden İşçilerinin Yürüyüşü Engellenmemeli, İşçilerin Gaspedilmiş Hakları Verilmelidir!

“Uyar’a gittiğimizde iş yerinin müdürü, ‘ölmediniz de başımıza bela oldunuz’ dedi. ‘Ölseydiniz verirdim yakınlarınızın eline 50-100 bin lira, kurtulurdum’ dedi. ‘Hukuka gidip hakkınızı arayın’ dedi. Gittik, adalet yine yok. Kime anlatacağız derdimizi? İşçinin ölmesinden daha memnun adamlar, bundan daha çok faydalanıyorlar, çünkü kendini savunamayacak artık.”

– Uyar Madencilik eski işçisi

2014 yılında Manisa ilinin Soma ilçesinde Uyar Madencilik’e ait bir madende patlama gerçekleşmiş, patlamanın ardından maden kapatılmış ve işçilere tazminatları verilmemiştir. İşçiler haklarını talep ederken çok kısa bir süre sonra Soma Holding’e bağlı Eynez maden işletmelerinde 13 Mayıs patlaması yaşanmış ve toplam 301 işçi yaşamını yitirmiştir. Bu katliamdan 6 ay sonra Eynez maden işletmesinde hayatta kalan işçiler ve aynı işletmeciye bağlı Atabacası maden ocağındaki 2831 işçi, cep telefonlarına gelen bir mesaj ile işten çıkarıldığını öğrenmiştir.

Uyar madencilik işçileri 2014’ten beri Bağımsız Maden-İş Sendikası’nın öncülüğünde, hem hukuki yollarla, hem de siyasetçilere seslenerek uzun bir hak mücadelesi yürütmüştür. Bu mücadelenin sonucunda, 28 Temmuz 2020’de Resmi Gazetede yayınlanan ve 4857 sayılı İş Kanunu’na eklenen geçici 11. madde Türkiye Kömür İşletmeleri sorumlu kabul edilmiş ve Soma ilçesindeki Işıklar, Atabacası, Geventepe ocaklarında çalışmış işçilerin kıdem tazminatlarının bu kurum tarafından ödeneceği hükme bağlanmıştır. Fakat yasanın rödovanslı diye tabir edilen tüm sahaları kapsaması beklenirken, aynı şartlarda çalışmış ve aynı şekilde mağdur olmuş diğer rödovanslı sahalardaki işçiler kapsam dışı bırakılmıştır. Hariç tutulan bu işçilerden yaklaşık yedi yüzü kişi hala o madenlerde çalışmaya devam ettiğinden, üst işveren olan Türkiye Kömür İşletmelerine karşı hukuk yoluna başvurmaya korktukları ifade edilmektedir. Çalışmayıp işverene karşı davalarını kazananların bir kısmı da paralarını tahsil edememiş durumdadır. Bu nedenlerle hala haklarını alamayan tüm işçiler mücadelenin bir sonuç vermesinin de yarattığı umutla daha kalabalık şekilde içeride kalan haklarını alabilmek umuduyla harekete geçerek, Ankara’ya bir yürüyüş planı yapmışlardır.

Kimi 6 kimi 14 yıldır haklarını bekleyen işçiler bir yandan yasaya karşı idari dava yoluna giderken, bir yandan da tüm kuşaklar boyunca aynı ailelerin işletmesi altında işçilerin hayatlarını karartan Türkiye’nin en büyük maden sahalarına dikkat çekmek istemişlerdir. Çeşitli hilelerle, kazanılmış haklarını gasp eden ve borçlarına rağmen kolayca ruhsat alarak yeni madenlerle büyümeye devam eden, yasal yollarda bir şekilde kayırılan patronlarına, artık devletin müdahale etmesi ve adaleti yeniden diriltmesi için 12 Ekim’de iki koldan Ankara’ya yürümeye karar vermişlerdir. İçlerinde kaza geçirip malulen emekli edilen ancak haklarını alamayanlar da var bir mesajla işten çıkarılanlar da. 60 maden işçisinin katıldığı yürüyüşün 10 gün sürmesi ve Ankara’da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı önünde son bulması beklenmekte idi. İşçiler Kaymakamlık’a, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ve İçişleri Bakanlığı’na dilekçe yazarak çeşitli kurumları yürüyüş hakkında bilgilendirmiştir.  Ancak yürüyüş ilk önce Soma Kaymakamlığı tarafından hukuksuz bir gerekçeyle yasaklanmıştır. Manisa 1. İdare Mahkemesi, Kaymakamlık’ın yasağıyla ilgili yürütmeyi durdurma kararı vermesine rağmen yürüyüş bu kez de Manisa Valisi’nin talimatıyla Jandarma tarafından engellenmiştir. İşçiler, 14 Ekim’de Soma Katliamı’nda vefat eden 301 madencinin medfun olduğu mezarlıkta ziyarette bulunurken polis tarafından ablukaya alınarak engellenmişler, 17 Ekim’de de  gözaltına alınmışlardır. 24 gün beklemenin ardından İzmir Depremi’nde arama kurtarma çalışmalarına yardım ettikten sonra yeniden yürüyüşe geçmeye karar veren işçiler 4 Kasım’da yine jandarma müdahalesi ile karşılaşmışlardır. İşçiler sarı sendika, hukuk ve siyasetin hakları aleyhine işlediği uzun yıllar boyunca süren mücadelenin getirdiği yorgunluğa rağmen yürüyüşlerine devam etmekten vazgeçmemişlerdir.

Hatırlatırız ki, güvenceli çalışma anayasal bir haktır. Kanunlarla verilmiş haklar keyfi uygulamalarla geri alınamaz. Devletin gerek ruhsat vermekten sorumlu olması, gerek maden şirketleriyle yaptığı kira sözleşmeleri, gerekse iş hukukunun uygulanması konusundaki denetim yetkisi nedeniyle bu büyük sektörde sönen hayatlardan sorumluluğu vardır. Hukuka ve adalete olan güven burada biter, burada tazelenir.

Kamu idaresi temel sorumluluklarını yerine getirerek kanunlarla garantiye alınmış hakların takipçisi olmalı, keyfi ruhsatlandırmaya son vermeli, işverenin yargı kararlarını uygulamamasının ve manipüle etmesinin önüne geçmelidir. Bu geniş iş sahasında işletmeci denetimleri güçlendirilmelidir. Acil olarak, işçilerin tazminatlarını güvenceye alan 4857 sayılı Kanun’a eklenen geçici 11. maddesinde eşitlik sağlanmalı ve Somalı maden işçilerinin talepleri karşılanmalıdır.09.11.2020

Hak İnisiyatifi Derneği