Anayasa mahkemesi kararları bağlayıcıdır, ifade özgürlüğü, terör suçu olarak gösterilemez!
30.11.2020 tarihinde, Ankara 7.Ağır Ceza Mahkemesi, sanık Yılmaz Çelik hakkında, Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararını tanımayarak, Hizbut Tahrir üyeliğinden 7.5 yıl hapis cezası vermiştir. Geçtiğimiz günlerde benzer şekilde milletvekili Enis Berberoğlu için Anayasa Mahkemesi tarafından verilen hak ihlali kararı da yerel mahkemece tanınmamış, yerel mahkeme eski kararında direnmişti. Dolayısıyla Çelik hakkındaki bu karar, İlk derece mahkemelerinin, Anayasa Mahkemesinin temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin kararlarını çiğneyerek, sanık aleyhine cezaya hükmetmesi skandalının son halkası hükmündedir. Oysa, T.C. Anayasasının 153.maddesine göre, Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlamaktadır.
Hukuka uyarak adalet üretmekle görevli mahkemelerin yerel ve ulusal hukuku, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri ve yargı erkinin denetim hiyerarşisini hiçe sayarak hareket etmesi, tam bir hukuk ve dolayısıyla devlet krizidir. Mahkemelerin bağımsızlığı kişilere, makamlara, her türlü güç odaklarına karşı konulmuş bir ilke olup, hukuktan da bağımsız olmak anlamına gelmez. Tam tersine, mahkemeler hukuka bağlı olduğu sürece tam bağımsız olabilir ve adalete, vicdana uygun kararlar verebilir.
Diğer yandan, sanık Yılmaz Çelik’e, Hizbut Tahrir üyeliğinden verilen ceza, anılan yapının terör örgütü olduğu kabulü üzerinden verilmiştir. Oysa, tüm faaliyetleri uzun zamandır kamuoyu tarafından yakından takip edilen bu yapının, cebir ve şiddet içeren ve dolayısıyla evrensel hukuk ilkeleri ve insan hakları çerçevesinde, terörle mücadele kapsamında değerlendirilebilecek bir eylemi görülmemiştir. Kamuya yansıyan yönüyle ve bilindiği kadarıyla Hizbut Tahrir mensupları Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş ideolojisine, yapısına, anayasasına fikren karşıdır, yeryüzünde hilafet rejiminin kurulmasını savunmaktadır. Ancak bunu yazılı ve sözlü görsel tebliğ yöntemlerini kullanarak yaparlar. Şimdiye kadar soruşturma ve kovuşturmaya tabi hiçbir cebir ve şiddet eylemi veya bunlara ilişkin herhangi bir çağrıda bulundukları, kayıtlara geçmemiştir. Sanık Yılmaz Çelik’e verilen ceza da, avukatının açıklamasından anlaşıldığı kadarıyla somut bir eylem üzerinden değil, açıkladığı ve mevcut rejime aykırı fikirlerinden dolayı, bir nevi niyet beyanından dolayı verilmiştir.
İnsanların mevcut anayasaya, devlete, rejime aykırı da olsa, şiddete başvurmadan fikirlerini beyan etmeleri, başka bir suç teşkil etmiyorsa, kesinlikle terör suçu olarak da kabul edilemez. Hizbut Tahrir mensupları özelinde verilen bu cezalar, Anayasa Mahkemesinin açık hak ihlali kararına rağmen kesinleşir ve hukukun gereği yerine getirilmezse, bundan sonra benzer her türlü düşünce ve düşünceyi ifade de, pekâlâ terör suçu kapsamına sokulabilir ve cezalandırılabilir. Bu açıkça anayasanın hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Tüm bu nedenlerle yargı organlarını bağlayıcılığı anayasa ile sabit Anayasa Mahkemesi kararlarına uymaya ve tüm yetkilileri de demokratik özgür bir hukuk devletinin gereği olan düşünceyi ifade özgürlüğüne sahip çıkmaya çağırıyoruz. Hak İnisiyatifi olarak da, başta düşünce ve ifade hakkı olmak üzere evrensel hukuktan ve anayasadan kaynaklı tüm insan haklarının yakından takipçisi olacağız.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 6.12.2020
Hak İnisiyatifi Derneği