Yargıya Müdahale Son Bulmalıdır
İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda, Anayasal Düzeni Değiştirmeye Teşebbüs Etme suçlamasıyla Korgeneral Metin İyidil hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmiş, bu karara karşı İstinaf kanun yoluna başvurulmuş ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi’nce 15 Ocak’ta beraatine karar verilip, tahliye edilmiştir.
Basına yansıyan bu haber sonunda, 20.Ceza Dairesinin kararına karşı itiraz edilmiş ve 21.Ceza Dairesi tarafından tekrar yakalama kararı çıkarılmış, Metin İyidil tutuklanarak cezaevine konulmuştur. Ardından beraat kararı veren, 20.Ceza Dairesi üyeleri, HSK tarafından görevlerinden alınmış ve başka illere hakim olarak atanmışlardır.
Sayın Cumhurbaşkanı yaşanan bu olaylar sonucunda “Yargı camiamız için gerçekten çok üzücü bir adım olmuştur. İlginç olan şey şu kararı veren kişi veya kişilerin de FETÖ’cü olması bu işin nerelere vardığını gösteriyor. Bunun arkasında daha ne gibi oyunlar olabileceğini de açık net gösteriyor. Bir gerçek var ki, hak sonunda yerini buluyor. Müebbet hapse mahkum olmuş bir kişiyi kalkıp, hemen beraat ettirme ya da tahliyesini verme gibi bir yola bir mahkeme nasıl gidebiliyor. Bu anlaşılabilir bir şey değil. Sağ olsun, Adalet Bakanlığımız ve savcılarımız bu noktada adımlarını attılar. En kısa sürede yapılan operasyonda yakaladılar. Tekrar ceza uygulanmaya başladı. Şu an malum içeride.” şeklinde, beyanda bulunmuştur.
Anayasanın 138. Maddesinde “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz..” düzenlemesi mevcuttur.
Cumhurbaşkanının bu açıklaması açıkça bu ilkeye aykırılık oluşturmaktadır. Devam eden bir yargılamada ilk derece mahkemeleri ile İstinaf ve Yargıtay kararları arasında farklılık olması işin doğasında olan bir husustur. Temyiz mahkemelerinin kuruluş amaçları da verilebilecek hatalı kararların düzeltilmesine olanak sağlayıp, hak ihlallerini engellemektir.
Verilen kararların olağan yargı aşamalarından geçmesi ve sonuçlandırılması gerekmektedir. Mahkeme üyelerinin kasıt ve ağır ihmali olduğu ispatlanmadığı müddetçe, verilen kararlara müdahale etmek, yargı bağımsızlığına açık bir müdahale olup, en temek hukuk ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır.
Bu şekilde müdahale, hakim ve savcılarda büyük bir baskı oluşturmakta, verecekleri kararlarda ikballeri ile vicdanları arasında bırakılmaktadır. Özellikle 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra tüm yargı mensupları üzerinde, “FETÖ’cü olma” endişesi yaratılarak bağımsız bir şekilde karar verebilmeleri engellenmektedir.
Söz konusu bu olayda hukuki bir garabet yaratılmış, hakkında beraat kararı verilmiş bulunan bir sanık tutuklanmıştır. Yapılacak işlem, verilen karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması iken, siyasi baskı sonucunda bu yola gidilmeden, ceza yargılaması usulüne aykırı bir şekilde itiraz üzerine beraat eden şahıs, tutuklanmışıtr. Bu durum hukuk devleti, hukuk güvenliği, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hakim ve savcı teminatı ile masumiyet karinesi ilkelerini açıkça ihlal etmektedir.
Bu nedenlerle siyasi erkin, yargı üzerinde oluşturmaya çalıştırdığı baskının, anayasal düzenleme uyarınca sona erdirilmesini, hakim ve savcı teminatlarının sağlanmasını, aksi takdirde kimsenin hukuki güvenliğinin olamayacağını ve bu durumun da adalete güveni yok edeceğini, kamuoyuna arz ederiz.
Hak İnisiyatifi Derneği