Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nu Değiştirilmelidir
18 Ocak 2020 tarihinde, İstanbul’un Bayrampaşa ilçesinde, Bulgaristan uyruklu 33 yaşındaki Milen Bahchevanov, elinde bıçakla girmiş olduğu bir kafede, polisin müdahalesi sonucunda silahla vurularak öldürülmüştür. Olayın oluşu, yaşananlar ve silah ile vurulma anları kayıt altına alınmış ve bu görüntüler basında yer almıştır.
Olayın görüntüleri incelendiğinde; birden çok polisin olay yerinde olduğu, şahsın elinde bıçak olduğu, şahsın rehin aldığı kimsenin olmadığı, polislere doğru yürüdüğü ve bu esnada olay yerinde bulunan polisler tarafından defaatle ateş edilerek öldürüldüğü görünmektedir.
Geçmiş yıllarda, Polis Vazife Salahiyetleri Kanunu’nun polise silah kullanma yetkisi veren 16. maddesinin değiştirilmesi için kampanyalar düzenlenmiş ve bu maddenin uluslararası insan hakları standartlarına göre değiştirilmesi talep edilmiştir. Bu talep ilgili kanunun; “Polis ancak kendisinin veya başka bir şahsın hayatını kurtarmak için, son çare olarak silahını kullanabilmelidir.” şeklinde değiştirilmesini önermektedir. Yasanın mevcut haliyle, “kaçma veya direnme” bahanesine dayanarak polis kolayca silahını ateşleyebilmekte ve yaşam hakkı ihlallerine sebep olabilmektedir. Neticede ise, polisin “yasa ile tarafıma verilen görevi yerine getirdim” savunması sonrası, ya hiç dava açılmamakta, ya da küçük cezalar ile olay geçiştirilmektedir. Ne yazık ki ülkemizde bunun yüzlerce örneği bulunmaktadır. Baran Tursun Vakfı arşivinden bunlara kolayca ulaşmak mümkündür.
Ancak bu olayda, yasanın mevcut haline bile açıkça aykırı bir şekilde yaşam hakkı ihlal edilmiştir. Polis Vazife ve Salahiyetler Kanunu’nun 16. maddesinde: “Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir.” denilmektedir. Mevcut görüntüler izlendiğinde, polisin yasal düzenlemeye açıkça aykırı şekilde hareket ettiği, sarhoş olduğu söylenen şahsa karşı, doğrudan öldürücü bölgelere, birden çok kez ateş ederek öldürdüğü anlaşılmaktadır.
Mevcut durumda rehin alınan kimsenin de olmadığı göz önüne alındığında, şahsın ikna edilerek veya en kötü ihtimalle öldürücü bölgelere ateş etmeden, ölçülü ve mevcut durumla orantılı bir şekilde müdahale edilerek etkisiz hale getirilmesi mümkün iken; maktulün altı polis tarafından, birden çok kez ateş edilerek öldürülmesi açıkça yaşam hakkı ihlaline sebep olmuştur.
Olay yerinde bulunan polisler hakkında etkin bir soruşturma yapılarak sorumluların ortaya çıkarılmasını ve adil bir yargılanma neticesinde cezalandırılmalarını yetkililerden talep ediyoruz. Devlet adına işlerini yapan kamu görevlilerinin, kusurlu hareketleri ile sebep oldukları hak ihlallerinden dolayı ceza almamaları, yani cezasızlık, yeni ihlallerin zeminini hazırlamaktadır. Polisin, hukuk devletindeki evrensel sınırlar içinde görevini yaptığı bir ülkeye ulaşmak başka türlü mümkün değildir. Bu sağlanmadığı sürece de hiç kimse kendisini güvende hissedemeyecektir.
Hak İnisiyatifi Derneği