Home Faaliyetler Basın Açıklamaları HUKUK DEVLETİNDE POLİSİN KEYFİ MUAMELESİ KABUL EDİLEMEZ

HUKUK DEVLETİNDE POLİSİN KEYFİ MUAMELESİ KABUL EDİLEMEZ

İnsan hakları evrensel bildirgesinin 5.maddesinde,“Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.”  Ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, İşkence yasağı başlıklı 3. Maddesinde ise, “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz” denilmektedir. İşkence mutlak yasak olup, savaş durumu dâhil, hiçbir koşulda, hiç kimse işkence ve kötü muameleye tabi tutulamaz. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin taraf olduğu insan haklarına ilişkin bu ve benzeri sözleşmeler, Anayasanın 90.maddesi gereğince, üst norm olarak kabul edilmiş olup, buna ilişkin düzenlemelerin anayasaya aykırılığı iddia edilemez.

“İşkenceye sıfır tolerans” ile yola çıkan siyasi iktidarın,  2010 yılından sonra özgürlüklerin asıl olduğu ve herkesin kendisini güvende hissedeceği bir zeminden gittikçe uzaklaştığı, devamlı artan bir ivme ile ve güvenlik devletine yüzünü döndüğü ve baskı ortamının oluşturulduğu üzüntü ile gözlenmektedir.

Polisler, 2559  sayılı “Polis vazife ve salahiyet kanunu” 16.maddesi gereğince “kaçma veya direnme” halinde silah kullanmaya yetkili kılınmıştır. Keyfi muameleye müsait olan bu düzenleme sebebiyle, yüzlerce vatandaşımız polis kurşunu ile hayatını kaybetmiş ve fail kamu görevlileri cezasızlık politikası gereği ya beraat etmiş, ya da çok küçük cezalarla kurtulmuşlardır.

Polis; maaşını vatandaşın ödediği ve vatandaşın güvenliğini sağlamak için çalıştırılan memurlardır. Öncelikleri,  vatandaşın hukuk çerçevesinde güvenliğini sağlamak olmalıdır. Öncelikleri, mevhum ilahi bir varlık olarak hayal edilen devletin güvenliği değil, bireyin, vatandaşın güvenliği olmalıdır.

Özellikle, OHAL döneminden sonra, basına yansıyan birçok olay bulunmaktadır. İnsan Hakları İzleme Örgütü 2020 yılında  yaptığı açıklamada, Türk polisinin ve asayişten sorumlu “gece bekçilerinin” son iki ay içinde Diyarbakır ve İstanbul’da gerçekleşen altı farklı olayda en az 14 kişiye yönelik ciddi ihlallerde bulunduklarına dair güvenilir kanıtlar olduğunu söylemiştir. Bunlardan birisi, bir polis memurunun ölümü ve bir başka polisin yaralanması ile sonuçlanan olaya ilişkin bir soruşturma kapsamında 18 Temmuz 2020’de İstanbul’da ikisi çocuk olmak üzere üç şüphelinin gözaltına alınmasıdır. Gözaltına alınanlardan, çocuk olması sebebiyle, adının baş harfleriyle anılan 17 yaşındaki bir çocuk, avukatlarına,  polis memurlarının kendisine kablo ile vurduğunu, yumruk attığını, kendisini birçok kez tekmelediğini ve “kafasını top gibi duvardan sektirdiğini” ifade etmiştir. Başka bir olayda ise, maskeli terörle mücadele polisleri, 31 Mayıs’ta Şeyhmus ve Menice Yılmaz ile üç çocuklarının yaşadığı Diyarbakır’daki eve baskın düzenledi. Köpekler kollarını ısırıp vücudunu tırmalarken polisin onu yerde tuttuğunu söyleyen Şeyhmus Yılmaz, “aradıkları kişi olmadığımı anlamaları için kimliğimi kontrol etmelerini söyleyip durdum. Ama sürekli ‘Vurun, öldürün onu!’ demeye devam ettiler.” denilmektedir. Bunun gibi onlarca olay, muhtelif basın haberlerinde ve raporlarda yer almaktadır. Bunlar gündeme geldiğinde ise, bu nev’i keyfi muameleleri önlemekle ve polisi denetlemekle görevli yetkililer neredeyse refleks şeklinde keyfi muameleleri inkâr etmekte, etkin soruşturma yapılmamakta ve bunların önlenmesine yönelik bir tutum alınmamaktadır. Bu durum ise cezasızlığı ve bu gibi olayların çoğalmasını netice vermektedir.

Vatandaşlara ve Türkiye’de yaşayan diğer insanlara yönelik keyfi uygulamalar ve  kötü muameleler ivedilikle önlenmelidir. Bunun için de, öncelikle siyasi iktidar kamuya dönük buna ilişkin açık mesaj vermeli, işkence ve kötü muamele yapan her memurun hukuki ve cezai yaptırımla muhatap olacağını deklere etmelidir. Polis Vazife ve Selahiyet kanunu değiştirilmeli, evrensel normlara uygun olarak, “polis, iyiniyetli 3.bir şahsın anlayabileceğil netlikte, ancak, kendi yaşam hakkı veya vatandaşın yaşam hakkını korumak için son çare olarak silaha başvurabilmeli”dir. Cezasızlık politikasından vazgeçilmeli, hukuk devletindeki sınırlarını aşan polisler hakkında tüm cezai işlemler ivedilikle yapılmalı, ödemek durumunda kalınan tazminatlar ise rücu ile kendilerinden tahsil edilmelidir.

Hak İnisiyatifi Derneği olarak, hukuk devletinde polisin keyfi muamelesinin kabul edilemeyeceğini, bunları yapan güvenlik görevlileri hakkında acilen adli ve idari işlem yapılmasını ve sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılmasını, yeniden “işkenceye sıfır tolerans” ilkesine ve uygulamasına dönülmesini  talep etmekteyiz.

Hak İnisiyatifi Derneği Genel Merkezi